GRUP KADROSU
Paul Di'Anno - Vokal
Dave Murray - Gitar
Dennis Stratton - Gitar
Clive Burr - Davul
Steve Harris - Bass
Iron Maiden dendiği zaman metal fanlarının çoğu heyecanlanır biliriz ki bu konu da haklarını teslim etmek gerekir.Oldukça şahane bir grup olan Iron Maiden ilk dinlediğim gruplardan biri olmakla beraber bize metalin coşturucu hissini veren ilk gruplardan biridir.Bu yazımızda kendi adını taşıyan ilk albümü Iron Maiden'ı inceledik.
Albüm 14 nisan 1980 de EMI tarafından İngiltere'de basılmıştır.Bu basımda ''Sanctuary'' yer almamıştır. Grup her ne kadar bu albümün prodüksiyonunda sıkıntılar olduğunu söylese de albüm başarı yakalamış ve ABD' de 7. İngiltere de ise 4.sıraya kadar yükselmiştir.
Albüm ilk olarak hızlı bir ''Prowler'' girişiyle açıyor kendini bizlere , ''Prowler'' güzel gitar melodisiyle ve ara sıra durağan ara sıra hızlı biçimde ilerliyor 2.dakikadan itibaren bizi çok güzel bir gitar solosuyla başbaşa bırakıyor ki benim en sevdiğim Iron Maiden parçalarından biridir.Di'anno bu parçayı sokak çocuğu tavrıyla o kadar iyi söylemiş ki insanın tekrar tekrar dinleyesi geliyor.
Açılış parçasından sonra bizi "Sanctuary'' adlı parça karşılıyor , bu parça aslında albüme sonradan eklenmiş bir parça , ilk basımlarında bulunmamak ta.Oldukça klasik Iron Maiden parçası diyeceğimiz mod da olan Sanctuary riffleriyle göz dolduruyor.
Bu parçadan sonra ''Remember Tomorrow'' adlı 3.parça da buluyoruz kendimizi.Bu parça vokalist Di'Anno nun dedesinin 2.Dünya Savaşındaki pilotluğundan yola çıkarak yazılmıştır , oldukça yavaş başlayan parça ara ara hızlanan riffleri ve ritmik havasıyla gerçekten bu albümün en iyi parçalarından biridir.Bruce Dickinson gerçekten harika bir vokalist olsa da Di'Anno'nun da hakkının verilmesi taraftarı bir parçadır kesinlikle.
3.parçadan sonra ''Running Free'' adlı parçayı dinliyoruz oldukça Rock'n Roll ruhuna hitap eden bir parçadır,I'm Running Free der durursunuz.Gerek sözleri gerek riffleri rahatlatıcı bir his bırakır içimizde.
5.parçamız ise ''Phantom of the opera'' adlı mükemmel parçadır . Sanırım bu parçadaki soloları , melodileri toplasak üç,dört parça çıkabilirdi çünkü gerçekten çok fazla değişken ruhlara hitap eden muazzam bir parça.
Albümdeki 6.parçaya geldiğimizde bizi ''Transylvania'' adlı enstrümantal parça karşılıyor , bu parça tıpkı ''Phantom of the opera'' gibi birden fazla melodi barındıran ve tek düzelikleri yok sayan içerikler barındırıyor , kendimizi 2.Dünya Savaşının ortasında hissediyoruz, metal müziğin anlamı ortaya çıkıyor.
Albümün 7.parçası ''Strange World'' de biraz yavaşlıyoruz Di'Anno'nun o nezleden muzdarip gibi görünen harika sesine bırakıyoruz kendimizi , müzik otoritelerinin bazıları bu herifi sevmese de başarısı yadsınamaz sanırım.Iron Maiden'ı taşıyabilmiştir aslında bunu anlıyoruz.Bizi olduğumuz yerden alır deniz kıyısına götürür , oradan uçarız insanlara tepeden bakarız böyle bir parçadır ''Strange World''.
Sıradaki parçamız Charlotte isimli bir fahişeyi anlatan ''Charlotte The Harlot'' klasik Iron Maiden havasında olmakla beraber 1.30 dakika bize hızlı ve ritmik nwobhm havasını yaşatır , sonrasında ise yavaşlar kendini biraz da hüzne bırakır aslında.Di'Anno'nun bir fahişeye serzenişlerini duyarız.
Son şarkı olarak karşımıza çıkan ''Iron Maiden'' gayet hızlı bir girişle bizi ''Charlotte The Harlot'' un ara ara verdiği nwobhm havasına tam anlamıyla sokar ve bize ''Demir bakireyle asla başa çıkamazsınız'' der.Biz de zaten onunla rekabet etmek değil , onun tarafından olmak istediğimizi söyler zevkimizi çıkartırız.
Gerçekten gerek Harris'in mükemmel besteleri gerek Di'Anno nun kendine has yırtık sesli vokalleriyle gönüllerimize taht kuran Iron Maiden'ın ilk albümü , bize nwobhm akımının nasıl başladığına dair ipuçlarını sunmakla beraber aradığımız o fantastik zevki veriyor.Belki Bruce Dickinson bu ruhu çok daha iyi yansıtıyor , buna katılırım fakat Di'Anno'nun da yerilmesine gerek olmadığını düşünmekteyim.
Sevgiyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder