Bu Blogda Ara

6 Şubat 2018 Salı

TARİH NOTLARI: Başlangıç


Bundan 13.7 milyar yıl önce, evren bugün olduğu şeklini alırken, tarih te başlıyordu. 4,6 milyar yıl önce Güneş sistemi ve Dünyamız ortaya çıktı. Birkaç milyar yıl içinde Dünya kendini dengeledi ve bugünkü şeklini aldı. İlk canlılar boy göstermeye başladı. Milyarlarca yıl, canlı yaşamın hayata tutunabilmesi ve gelişmesi ile geçti.  Milyarlı geçmişimizden, milyonlu geçmişimize gelindiğinde, dünyada artık gelişmiş yaşam biçimleri vardı.  Bitkiler, sürüngenler, memeliler ve diğer canlı türleri, dünyadaki yaşamı paylaşıyorlardı.  Zamanımıza daha da yaklaştığımızda, bundan 7 milyon yıl önce, insan olmaya aday türlkerin evrimleştiğini görüyoruz. Sonunda, insana varacak olan bu evrim, Afrika kıtasında ortaya çıkmıştır. Afrika kıtasında, 7 milyon yıl sürecek bu serüvenle doğa ile uyum eleğinden geçebilen maymunsu atalarımızdan bugünkü insana varan gelişme oluştu.

HOMİNİD

Evrim sürecinde, insana benzer niteliklere ulaşan ilk canlılara "hominid" (İnsansı) diyoruz. Bu büyük atalarımızı diğer canlılardan ayıran üç özellik vardır: Pelvis(Leğen Kemiği) onların dik durmasını sağlayacak şekilde gelişmiştir. El paşparmağı (oppozisyon) durumuna evrilerek, elin iş yapmasını sağlayacak duruma gelmiştir. Beynin koruyucu olan kafatası boşluğu 800 cc den fazla büyümüştür.


Dik durabilen atalarımızın elleri özgürleşti. Alet yapabilir niteliği kazanmışlardı, becerileri gittikçe arttı. El becerisi arttıkça buna paralel olarak beyin gelişti. Bugün, insan organları ile beynin merkezleri arasındaki ilişkiyi görebiliyoruz. Beyin merkezleri içinde göreceli olarak en büyük yeri başparmak becerileri kaplamaktadır. Büyük atalarımız kendi çabaları ile ayağa kalkmışlardır. Bu kalkış, Pelvis değiştirip, beyin geliştirmiştir. Ayakta ellerini hürleştiren atalarımızın başparmağı gelişmiş, bu da beyni tekrar geliştirmiştir. İnsan soyu kendi beyinsel evrimini beceri kazanıp, değer yaratarak emeği ile geliştirmiştir. Yani insanın geldiği durum kendi çabasının eseridir. İleride bütün tarih boyunca görülecek olan da budur. İnsan ne ett ise kendi etmiş, ettiğini bulmuştur. Evrimleşen beyin sonunda "Kortekse" (Cortex, Latince, Kabuk) kavuşmuştur.. Kortekste 10 milyardan fazla hücre bulunur. Bunlar birbirine "Akson" ve "Dendrit" denilen çok sayıda uzatıyla değişik şekilde bağlanmışlardır. "Synaps" denen birbirinden farklı bağlantılar, milyarlarca farklı kişilik ve yeteneği ortaya çıkartır. İnsan soyu kendi çabaları sonucu, beyin ön (Frontal) bölge loblarının gelişmesini sağlamıştır. Bu kısım sadece insan soyuna özgü bir gelişmenin sonucudur.


İnsan evrimleşmesinde, ağıur ağır, kültür ortaya çıkmış ve gelişimin bir etkeni olmaya başlamıştır. Önceleri ufak, önemsiz sayılabilecek olan kültür etkisi, zaman geçtikçe, önemli bir etken haline gelmiştir. Ancak, günümüzde bile doğanın etkisi (iklim, yer hareketleri, uzaydaki gelişmeler..) önemini korumaktadır.

Bundan, iki buçuk milyon yıl önce, Afrika'da İnsan olmaya aday atalarımız yaşamaya başlamışlardı. İçlerinde bize en fazla benzeyeni Homo Ergasterlerdi. Homo ergasterlerde insan olabilmenin filizleri ortaya çıkmıştır. Konuşuyorlardı, konuşarak haberleşebiliyorlardı, hiyerarşik bir örgütlenmeye sahiptiler.


Bütün canlılar içinde, engelişmiş soğutma sistemi onlardaydı.  Tüysüz vücutları ve terleme sistemleri, onları sıcak karşısında avantajlı hale getiriyordu. Beyinleri Modern insan beyninin 2/3 ü kadardı, ana bu bile büyük bir beyindi. Kararmış bir buluttan yağmur yağacağı, kırlangıçların göçünden mevsimin değişeceği sonucunu çıkarabiliyorlardı. Teknolojide de gelişmişlerdi. O güne kadar yapılan en gelişmiş taş baltaları yaptılar. Daha sonra, belli tarzda yapılmış olan bu taş baltalar, onların izini sürmemizde çok yardımcı olacaktı. Büyük beyinleri enerji tüketimlerini arttırmıştı. Artan enerji ihtiyacı zaten menülerinde olan eti, ana yiyecekleri haline getirdi. Ateşin bulunması ile pişirilen etin beynin daha da gelişmesine olanak sağlayacağı açıktır. Yerleşik hayatları yoktu, av peşinde dolanıyorlardı. Fakat çok güçlü bir kavramı geliştirdiler, dostluk bağı. Bu güçlü bağ sayesinde ileride, 
bu bağı ergasterden miras alan Homo Sapiens (modern insan) devletler kuracaklardır.

Homo ergaster, yeteri kadar fazla çoğaldığında, doğa koşullarının değişmesi sonucu kalabalıklaştığı topraklardan yani Afrika'dan göç etmeye başladı. Afrika'yı terk ederek dünyaya yayıldı. Nil boyunca kuzeye doğru çıktı. Bir kısmı Nil'i takip ederek, Kuzey Afrika'ya, Orta Doğu'ya yayıldı. Bir kısmı Aden körfezinden o zamanlarda Afrika'ya bitişik olan Arap yarımadasına geçti. Bunlar kıyı kıyı giderek Hindistan'a Çin'e ulaştılar. Uzun yol kat eden, Homo ergastere, bu niteliğinden dolayı Homo erektus denilmeye başlandı. Çin ve dolaylarına varan Homo erektus, atalarının Afrika'da bulduğu taş baltayı kullanmayı burada terk etti. Çin'de ve Java'da Bambu ağacından yapılmış silah ve eşyanın kullanımına geçti. Beslenme alışkanlıklarını da böyle değiştirdi. Artık, böcek yiyor ve Asya'da bol bulunan gıdaları tercih ediyordu. Homo erektusun beyni, elindeki imkanları kullanması ve alışkanlıklarını değiştirebilmesi için yeteri kadar işlevseldi. Çevre koşulları değişmedikçe, dış  zorlamalar olmadıkça, gelişme duruyor, bunun yerini durağanlık alıyordu.  Homo ergasterin taş baltayı bulmasından bir milyon yıl sonra, Afrika'da Homo erektus hala atalarının baltasını kullanıyordu.. Teknolojisi değişmemişti. Yeni bir icat olmamıştı, hep aynı taş balta vardı. Derken beynin çalışmasını ateşleyecek, yeni bir şey oldu. Homo erektus ateşi buldu. Ateşin kullanılabilir hale gelmesi, ateşin kontrol altına alınıp hizmete sunulması, hayatları değiştirdi. Yaşam tarzı ve düşünme şekli değişti. Ehlileştirilebilen güç, evrime güç kattı.


KAYNAK: Çeşitli ansiklopediler, ing wikipedia ve Anadolu Merkezli Dünya Tarihi serisi

NOT: Yazım yanlışları çok fazla vardı elimden geldiğince düzeltmeye çalıştım, hatamız varsa affola :)  keyifli okumalar dilerim.













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KİTAP: Zbigniew Brzezinski - Stratejik Vizyon

Stratejik Vizyon PDF