İdeoloji Nedir?
David McLellan’ın belirtmiş olduğu
ideoloji kavramı, “İdeoloji, tüm sosyal bilimlerde tarifi en zor olan
kavramdır” demiştir. Sadece birkaç siyasal terim, bu kadar derin ve ateşli bir
tartışma söz konusudur. İki nedeni vardır. İlk olarak, tüm ideoloji kavramları
teori ile uygulama arasında bir bağın varlığını kabul ettiğinden, bu terim bir
taraftan, siyasette fikirlerin rolü ve inançlarla teoriler arasındaki ilişki,
diğer taraftan da maddi yaşam veya siyasi tutum hakkında bir önceki bölümde ele
alınan hayli sert tutumları gündeme getirmektedir.
İdeolojiyle ilişkilendirilen anlamlar
arasında, en göze çarpanı aşağıdakilerdir:
- Siyasal bir inanç sistemi,
- Eylem yönelimli siyasi fikirler kümesi, Yönetici sınıfın fikirleri,
- Belli bir sosyal sınıf veya sosyal grubun dünya görüşü,
- Sınıfsal veya sosyal çıkarları dışa vuran siyasi fikirler,
- Sömürülenler veya baskı altındakiler arasında yanlış bilinci yayan fikirler,
- Bireyi sosyal bir bağlamda konumlandıran ve müşterek aidiyet hissi yaratan fikirler,
- · Bir siyasi sistemi veya rejimi meşrulaştırmak üzere, resmi olarak ayrıcalık verilmiş fikirler kümesi
- Hakikat tekeli iddiasındaki her şeyi kapsayan öğreti,
- Soyut ve oldukça sistematik nitelikteki siyasi idealler kümesi
İtalyan
Marksist ve sosyal teorisyen. Bir memurun oğlu olan Gramsci, 1913’te Sosyalist
Parti’ye katılmış ve 1921’de yeni kurulmuş İtalyan Komünist Partisi’nin genel
sekreteri olmuştur. 1924 YILINDA İtalyan Parlamentosu’na seçilmiş ama 1926’da
Mussolini tarafından hapse atılmış ve ölene kadar hapiste kalmıştır.
Gramsci,
1929 ile 1935 yılları arasında yazdığı Quaderni del Carcere (Prison
Notebooks,Hapishane Defterleri,1971)
adlı eserinde Ortodoks Marksizmde yoğun olarak yer alan iktisadi ya da
maddi etkenlere yönelik vurguyu düzeltmeye çalışmıştır. Hegemonya teorisi
aracılığıyla, siyasi ve entelektüel mücadelenin önemini vurgulayarak, her
türden “bilimsel” determinizmi reddetmiştir. Gramsci tüm yaşamı boyunca bir
Leninist ve devrimci olarak kalmıştır. Devrimci sadakat ve “iradenin
iyimserliği” vurgusu onu yeni sola sevdirmiştir.
PRAGMATİZM
Pragmatizm,
genel olarak, teorik inançlardan ziyade uygulamadaki koşullara yönelik olan bir
ilgiyi ifade eder. Yani ideal dünyada başarılması gerekene karşı, gerçek
dünyada neyin başarılabileceğinin ifadesidir. Felsefi bir öğreti olarak
(çoğunlukla William James [1842-1910] ve John Dewey [1859-1952] gibi
filozoflarla ilişkilendirilir) Pragmatizm, bilinmeyene doğru bir düşüş olduğu
gerekçesiyle devrimlere ve kapsamlı reformlara ihtiyatla yaklaşılması
gerektiğini savunur ve daha çok sürekli ayarlamalar, belki de evrimsel bir
değişimi öngörür.
İdeoloji Üzerine Bakış Açıları
Liberaller, özellikle
Soğuk Savaş dönemi boyunca ideolojiyi, sahte bir bilimsellik iddiasıyla, resmi
olarak ayrıcalık tanınan, hakikat tekeli iddiasındaki inanç sistemi olarak
görmüşlerdir. Bundan dolayı ideoloji, özü gereği baskıcı, hatta totaliter
niteliktedir ve en güzel örnekleri komünizm ve faşizmdir.
Muhafazakarlar,
geleneksel olarak ideolojiyi,rasyonalist kibrin tezahürü olarak görürler.
İdeolojiler, tehlikeli ya da güvenilmez, girift düşünce sistemleridir. Çünkü
gerçeklikten soyutlanmakla ideolojiler, baskıya veya gerçekleşmeyecek birtakım
hayallere yol açacak ilkeler ve hedefler koyarlar. Bu çerçevede sosyalizm ve
liberalizm açıkça ideolojiktir.
Sosyalistler, Marx’ı
takip ederek, ideolojinin; sınıflı toplumun çelişkilerini örten, böylece ezilen
sınıflar arasındaki siyasal edilgenliği ve yanlış bilinci besleyen bilgi
bütünleri olduğunu iddia ederler. Liberalizm, klasik yönetici sınıfın
ideolojisidir. Marksistler daha sonra tarafsız bir ideoloji kavramı
benimsemişlerdir. Buna göre ideoloji, çalışan sınıfınki de dahil olmak üzere
herhangi bir sosyal sınıfın ayırt edici fikirleridir.
Faşistler, çoğunlukla,
ideolojiye karşı dışlayıcı tutum sergilerler. Onlara göre ideoloji,tutku ve
iradeden ziyade salt akla dayalı, kuru ve entelektüel siyasal bir anlayış
biçimidir. Naziler fikirlerini, sistematik bir felsefe olarak değil de
Weltanschauung “dünya görüşü” olarak tasvir ederler.
Ekolojistler, tüm
geleneksel siyasi öğretileri, endüstriyel anlayışa alt üst-ideolojinin
parçaları olarak görme eğilimindedirler. İdeoloji, kibirli hümanizm ve büyüme
yönelimli iktisatla girdiği ilişkide lekelenmiştir. Bunun en açık örneği de
liberalizm ve sosyalizmdir.
Dini Fundamentalistler, temel
dini metinleri, Tanrı’nın vahyedilmiş kelamı olarak ifade etmek suretiyle,
kapsamlı sosyal yeniden yapılanma programı temin ettikleri iddiasıyla bir
ideoloji olarak ele alırlar. Bu çerçevede seküler ideolojiler reddedilir. Çünkü
onlar, dini ilkelere dayanmadıklarından ahlaki özden yoksundurlar.
KAYNAKÇA: Andrew Heywood - Siyasi İdeolojiler ve kişisel bilgilerim
Marx, Lenin ve Hitler kaynakları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder