Bu Blogda Ara

10 Ocak 2018 Çarşamba

Sinema: Türk sineması Tarihi ve ilkleri - 1

Kaynak kitaplarım arasında bulunan Agah Özgüç'ün kaleminden Türk Sinemasında İLK'ler adlı kitap

SİNEMANIN TÜRKİYE'YE GİRİŞİ

Sinemanın Türkiye'ye girişi 1896 yılında başlar. Bir yıl önce, yani 22 Mart 1895 yılında Rannes sokağı'ndaki (Paris) 44 numaralı binada ''İlk sinematografik gösteri" yi düzenleyen Fransız Auguste-Louis Lumiere kardeşlerin operatörleri, çekim çalışmaları yapmak için çeşitli ülkelere yayılmışlardı. İşte bu operatörlerden Alexander Promio, her türlü yenilikçi harekete büyük kuşkuyla bakılan Abdülhamit Türkiye'sine kamerasıyla, çok zor koşullar altında girebilmişti. Eğer, Fransız Büyükelçisi araya girmeseydi, belki de Sultan Abdülhamit, ülkedeki yabancılara "film çekme iznini" vermeyecekti. Önceki sinematografi yazılarımızda Lumiere kardeşlerden bahsetmiştik. Görüntüyü olduğu gibi kaydeden Lumiere kardeşler, Abdülhamit paranoyasından payını almış fakat izni çıkarmıştır.



Yurtdışından gelip Türkiye'de ilk kısa metrajlı film çekimini gerçekleştiren yabancılardan sonra Sultan Abdülhamit'in kızı Ayşe Osmanoğlu'nun anılarına göre, yine yabancılar tarafından "ilk film gösterisi" Yıldız Sarayı'nda yapılmıştır. Bertrand adlı Fransız hokkabaz, sarayın koca salonuna bir perde kurarak padişaha ve saray halkına sinemayı tanıtmıştır.

Daha sonra da Romanya uyruklu bir Polonya Yahudisi olan Sigmund Weinberg, Türkiye'de halka açık ilk film gösterisi gerçekleştirecekti. Ve o günlerde Türkiye'de elektrik olmadığı için projeksiyon makinesi petrol lambalarıyla çalıştırılmıştı. O gaz kokusu seyirciyi rahatsız etse de "ilk gösteri" bir "sihirli icat" olarak büyük ilgiyle karşılandı. Bu gösterinin düzenlendiği yer, Galatasaray(Beyoğlu) karşısına düşen Haammalbaşı sokaktaki Avrupa Pasajı'nın 7 numaralı yeriydi. Sinema tarihlerine Sponek birahanesi adıyla geçen bu salonda böylece "halka açık ilk gösteri" gerçekleşmiş oldu. Yerleşik ilk sinema salonunu açan kişi de Sigmund Weinberg'dir. Fransanın büyük firması Pathe Film Kumpanyası'nın ülkemizdeki temsilcisi olan Weinberg, aynı zamanda Gramafonu Türkiye'ye getiren ilk yabancıydı.

SİGMUND WEİNBERG (1868 - 1954)

Türklerin sinema işletmeciliğine el atmaları ise, daha sonraki yıllarda oluşmuştur. Örneğin, I.Dünya Savaşı'nın başlamasından kısa bir süre önce (19 Mart 1914) Şehzadebaşı'nda açılan "Milli Sinema", ülkede Türk işadamlarının devreye soktuğu "ilk sinema salonudur". Ve sahipleri de Cevat Boyer ile Murat Bey adlı iki ortaktır. Bilindiği gibi bir süre sonra devreye Şakir ve Kemal Seden kardeşler girerek, dönemin ünlü lokantacısı Ali Efendi ve Fuat Uzkınay ile birlikte Sirkeci'de "Ali Efendi Sineması" nı açacaklardır.

FUAT UZKINAY

Türkiye'de Sinemanın Doğuşu

Ülkemizde yabancı uyruklu bazı kişilerin sinema salonu çalıştırıp, işletmecilik yaptığı yıllarda, sinemaya tutkun ama amatörce duygular taşıyan bir genç vardı: Fuat Uzkınay

Şimdiki adı İstanbul Lisesi olan eski İstanbul Sultanisi'nde dahiliye memurluğu yapıyordu. İşte bu genç memur, sinemayla ilgilendiği sıralar Sigmund Weinberg ile tanıştı ve ondan projeksiyon aygıtının nasıl çalıştırılması gerektiğini kısa sürede öğrendi. Ustasından öğrendiklerini pratiğe dökmek istiyordu, sonunda bu fırsatı yakaladı. İstanbul Sultanisi'nin Müdürü Ebulmuhsin Kemal Bey'e, okulda öğrencilere film gösterileri yapmayı önerdi Böylece sinema gösterimleri ilk kez okula girdi. 14 Kasım 1914 ise Türk sineması için bir "doğum tarihi" dir.

Ve bu "resmi tarih" in hikayesi şöyle gelişir: 1914, Birinci Dünya Savaşı'nın başladığı yıldır. 2 Ağustos'ta ülkemizde seferberlik ilan edilmiş, 11 Kasım'da da resmen savşaa girilmişti. Üç gün sonra, 14 Kasım Cumartesi günü, "cihad-ı ekber" ilan edildi. İşte o gün 1876 - 1877 yıllarında eskilerin "93 harbi" dedikleri Osmanlı - Rus savaşı sırasında Rusların Ayastefanos'ta (Yeşilköy) "zafer anıtı" olarak diktikleri kule yıkılacak ve yıkım olayı filme alınacaktır.

Fuat Uzkınay alelacele teknisyenlerden öğrendiği, alıcı kullanımını uygulamaya döktü ve Ruslar karşısında yenilgiye uğrayan Osmanlı İmparatorluğu'nun acı anısını taşıyan bu anıtın yıkılışını Fuat Uzkınay'ın çektiği 150 metrelik "Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı" adlı belgesel film ile gösterdi. Bir tarih doğuyordu. Maalesef ki bu filmin günümüze ulaşan bu bilginin varlığına dair herhangi bir tarihi belge bulunmamaktadır.


KONULU İLK UZUN METRAJLI FİLM

Eldeki belgelere göre, Türkiye'de kısa filmler çeken Alexandre Promio'dan sonra aktüalite (belge) filmleri yöneten ilk yabancı sinemacı Sigmund Weinberg'ti. Ve 1916 yıllarında çekilen "ilk konulu uzun metrajlı film" "Himmet Ağa'nın İzdivacı" yönetmeni de gene Weinberg'di. 



O yıllarda, İstanbul tiyatrolarında, halkın çok tuttuğu popüler bir komediden uyarlanan bu filmin oyuncuları, Arşak Benliyan Opereti'nin sanatçılarıydı, Fakat savaş nedeniyle oyuncular silah altına alındı ve film yarıda kaldı. "Himmet Ağa'nın İzdivacı", ancak iki yıl sonra 1918'de Fuat Uzkınay tarafından tamamlanıyordu. "çekimine ilk başlanan, konulu ilk türk filmi" olması doğrudur. Fakat "halk önüne çıkan ilk Türk filmi" değildi.

SEDAT SİMAVİ

1917 yıllarında Sedat Simavi yirmi yaşlarında aydın bir delikanlıydı. Sedat Simavi'nin önerisiyle savaştan dolayı uzun metrajlı filmler çekilmeliydi. Böylece ilk stüdyolardan biri kuruldu ve Mehmet Rauf'un dört perdelik oyunlarından "Pençe" filmi "halk önüne çıkan ilk Türk filmi" oluyordu. İlk sessiz gösterimi aynı yıl, Beyoğlu'ndaki Fransız Tiyatrosu'nda yapıldı.

Yarın Türk sinemasının ilklerine ışık tutacak bilgileri derleyeceğiz şimdilik keyifli ve mutlu kalın dostlarım, güzel günlerde okuyunuz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KİTAP: Zbigniew Brzezinski - Stratejik Vizyon

Stratejik Vizyon PDF